İyi Bak Kendine (Burak ÜNALAN)

Biliyorum, düşünüyorsundur şimdi...
"Neden yine habersiz, öylece kaçıp gitti?" diye.
Ya da umursamıyorsundur.
Bilmiyorum.
Oysa kaçmak değil benimkisi.
Sadece, artık ait olmadığım bir yerden
başımı öne eğip, terk edip gitmekti sadece.
İnsan, istenmediği zaman hayatı bile bırakıyor sevgili.
Uyandığın zaman,
sana yazdığım mektupları göremediğinde de kızacaksın biliyorum.
Ama rabbim bile verdiklerinin kıymetini bilmeyen toprakta
fidan yeşertmiyor sevdiğim.
Benimkisi de sadece,
kıymetini bilmediğin ve merak edip okumadığın sözlerimi
kendime gizlemek oldu…
Ne tuhaf, değil mi?
İnsanlar, kendilerini şiir, masal edenlere kıymet vermez de
bir kitapta gördüğü şiiri okuyana,
bir masalda gördüğü karakterle seslenene değer verirler.
Ben de senden göremediğim ilgi ve sevgi yüzünden
küstüm sana yazdığım sözlere sevdiğim.
O yüzden senin onları görmeni değil,
onların seni görmesini istemedim…
Çok bekledim ben seni aslında...
Yarınlarıma sakladığım en büyük umudumdun.
Farkında olmadığın uykusuz gecelerimde,
bir bir hatıralarını yaşattım kendimde.
Özlediğimi haykırdığım o soğuk duvarların
bir gün dile gelip sana halimi anlatsın diye rabbime
her gece dua etmeme sebep olandın sen…
Rüyalarımda seni daha uzun görebilmek ve uyanmamak için,
bazı geceler uyku haplarına muhtaç olmama sebebimdin sen...
Sabahları yudumladığım kahvemin kokusunu içime çektiğim zaman,
dünyanın hiçbir kokusunun senin kadar güzel kokmadığını fark ettiğimdin sen…
Hayat öyle acımasız ki...
Beni, senin varlığının her hâliyle mutlu yaşatmıyor da
yokluğunun her hayaliyle mutsuz yaşatıyor.
Hatırlar mısın?
Hep kocaman harflerle "BENİMSİN!" derdim sana.
O kadar emindim ki bundan,
Aklımda tek bir şüphe, tek bir korku olmadan söylerdim bunu...
Yani kısacası, sevdiğim...
Sen benim derdim olmadan önce,
“Benim” derdim hep ben sana.
Şimdi hem elinsin.
Hem de derdim...
Bir gün gelmeni beklemiyorum ben artık.
Çünkü biliyorum ki o “bir gün” çok geç olacak.
Ve sen o gün bir yerlerde paramparça olacaksın,
bense darmadağın...
Soyadım, adının yanında hiç yer almayacak.
Sol elinin soldan ikinci parmağında,
içinde benim ismimin yazdığı bir yüzük takılı olmayacak.
Aynı yastığı paylaşmayacağız bir ömür.
Ve ömrümün geri kalan hiçbir sabahında
“Günaydın” diye sesin yankılanmayacak odamda.
O çok sevdiğim gözlerin,
baygın baygın bakarken öpemeyeceğim seni bir daha.
Ve kulağına fısıldayamayacağım:
“Seni seviyorum” diye…
Sana, seni anlattığım sözlerimi sıraladığımda
“Delisin sen,” demeyeceksin bir daha bana.
Ben de “Hayır, âşık,” diye cevap veremeyeceğim sana.
Aslında aşkın delilik olduğunu
ve deliliğin de aşk olduğunu
bir daha hatırlatmayacaksın bana...
Ve “Bir pastane açmak istiyorum” hayaliyle
gelmeyeceksin öyle ansızın.
“Seninle ülkenin her yerini gezmek istiyorum,”
da demeyeceksin.
En acısı da ne, biliyor musun?
Annemden sonra hiç kimsenin seslenmediği
gibi ismimi seslenmeyeceksin bana.
Baharı hatırlatan o güzel sesinin tınısı silinip gidecek...
Ve ben bir yerlerde, tüm bunları tatmadan,
sadece zaman geçsin diye yaşarken,
sen kendi içimde yaşadığım acıların
hiç farkında olmayacaksın...
Kimseler seni benim gibi sevmeyecek.
Kimseler, saçının bir teline ömrünü yakarım, demeyecek.
Fakat bir gün...
Bir kızın ya da bir oğlun olduğunda.
Bir başkası seslenecek sana:
“Seni seviyorum, kızımın/oğlumun annesi.”
Neyse…
İyi bak kendine...
Çünkü ben, hiç mi hiç iyi bakamıyorum
ne içimdeki sana,
ne de kendime...
Tepkiniz Nedir?






