Zamansız Mektuplar II (Burak Ünalan)

Eylül 1, 2025 - 22:27
 13  782
Zamansız Mektuplar II (Burak Ünalan)

Biliyorum, yazmamam gerekir.
Artık seni kelimelerime katmamam gerekir.

Sen aslında artık hiç olmadığı kadar yasaksın bana...

Ellerim durmadı yine.
Titriyorlar seni yazarken ve engel olamıyorum bir türlü titremelerine.
Tıpkı yazmasına engel olamadığım gibi…

Aslında uzun zamandır titriyorlar böyle ama önemsemiyorum.
Sadece ellerimi değil, hiçbir şeyi önemsemiyorum artık.
Mesela şekersiz çay içmeyen ben, artık önemsemiyorum şeker var mı, yok mu...

Hava buz gibi soğukken üzerime bir şey almadan cama bile çıkmayan ben, şimdi saatlerce uzaklara dalıp baktığım balkonda bazen incecik bir tişörtle oturmaya bile aldırmıyorum.
Gülümsemiyorum artık; hiçbir şey komik gelmiyor bana, hiçbir şey mutlu da etmiyor.
Bazen yemek yemeyi bile unuttuğum günler oluyor.
Kahvesiz geçirdiğim bir günüm de yok.

Bunları da önemsemiyorum...
Üzgünmüşüm, mutsuzmuşum fark etmiyor.
Uykusuz kaldığım gecelerim zehir.
Çünkü bir tek uyuduğumda diniyor bu solumdaki ağrı.

Uyandığımda yine hatıralar defter oluyor yatağımda.
Tam da başucumda...
Söyleniyorum kendi kendime: “Bak, yine acı dolu saatler seni bekliyor.” diye.

Bazı günler üzerime en güzel, en sevdiğim giysilerimi giyip saçımı başımı yapıp dışarıya atıyorum kendimi. Kimi zaman bir bankta, kimi zaman bir kafede kahvemi yudumluyorum.
Olmuyor değil gözlerime bakanlar...
Tek fark, hiçbiri senin gibi bakmıyor olması.

O yüzdendir bakışlarımdaki bu soğukluk.
O yüzdendir belki de gözlerime bir kez bakanların bir daha bakmaması.
Kim bilir, belki de seni görüyorlardır; benim senden başkasını görmediğim gibi...

Bazı zamanlarda eve kapanıyorum.
Perdelerini bile açmaya üşendiğim odamda saatlerce müzik dinliyorum.
Saat kaç olmuş, akrep yelkovan kaçı vurmuş umurumda olmuyor.

Telefonlarıma bakmıyorum.
Kim aramış, mesaj atmış merak da etmiyorum.
Bugünlerde ellerime tek sıcaklık veren kahvem.

Koltukta sarılıp battaniyeye, bir kahve eşliğinde defalarca anıyorum ismini...
Boş duvarlarla konuşmaya başladım yine, eskisi gibi.
Onlar susuyor, ben konuşuyorum.
Ve her defasında hıçkırıklara boğuluyorum sessizce.

Hiç hıçkırıklar sessiz olur mu deme; inan oluyor.
Zaten istesen de sesin çıkmıyor.
Çünkü canının acısı boğazına düğümleniyor, öylece kalakalıyorsun...

Aslında biliyor musun, o kadar çok sevenim var ki mutluluğum için çabalayan.
Belki de ben bencillik ediyorumdur.
Olsun, ne yapayım; ben buyum, değişemem ki...

Bir resmini gördüm geçenlerde. Yeni olmalıydı tahminimce, nereden gördüğümü boş ver.
Gülümsüyordun, iyiydin; sevindim.
Hani böyle yorgun olursun, tatile çıkarsın, döndüğünde herkes “Tatil sana yaramış.” der ya...
Bu ayrılık da en çok sana yaramış, sevdiğim.

Belki de resimler yalan söylüyordur...
Bilmiyorum...

Sahi, çok mu mutlu ediyor seni?
Benim kadar çok sevip üzerine titriyor mu?
İsminin geçtiği şiirler yazıyor mu sana?
Seni sevdiğini fısıldıyor mu kulağına, sen uyurken?

Aslında merak da etmiyorum...
Öylesine soruyorum işte, bakma sen bana.

Aslında bu mektubu okuyup okumamış olman da umurumda değil açıkçası.
Okumasan da olur.
Ben zaten “Oku.” diye yazmadım ki...
Derdimi döktüm işte. Ha duvarlar, ha sen; değişen bir şey yok.
Onlar da senin gibi susuyorlar hep...

Sitem etmiyorum, şikâyet de etmiyorum...
Sadece uyumak istiyorum.
Hiç uyanmadan günlerce uyumak...

Neyse...
Kendine iyi bak.
Seni çok özlüyorum...

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

ɮʊʀǟӄ >>> T.T.O.R.H.S.S <<<