Zamansız Mektuplar (Burak ÜNALAN)

Temmuz 29, 2025 - 23:59
Temmuz 30, 2025 - 19:16
 9  179
Zamansız Mektuplar (Burak ÜNALAN)

Sevgili ...

Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Nasıl anlatılır, nasıl yazılır, nasıl söylenir… 
Hiçbirini bilmiyorum.
Sanki ilk defa konuşmayı öğrenen bir çocuk gibiyim. Sanki yeniden okumayı, yazmayı öğrenen biri…

Hayatın içinde dönem dönem, ben de her insan gibi çabalarken buldum kendimi.
Ne ben tektim dünyada acılarla baş etmeye çalışan, ne de acılar yalnızca beni seçmişti savrulup gitmem için.
Kaçmak mı? Evet, çok istedim. Ama çoğu zaman cesaret edemeyip vazgeçtim.
Nereye kaçabilirdim ki? İnsan acıyla sarmalanmış ruhunu, kalbini yanında götürdükten sonra ne kadar uzağa kaçabilir ki?
Bu, sadece kendini kandırmaktır.

Hatta, birçok kez kaçtığını sanan insanlar, gerçeği fark ettiklerinde daha da dibe battıklarını hissederler.
Ve işte o an, yıllarca başucunda sakladıkları intihar notlarını çıkarırlar ortaya.
Çünkü artık yaşamanın bir yolu yoktur. Hayata tutunmanın, adapte olmanın da...
Ömür geçmiş gitmiştir. O eski heyecan çoktan sönmüştür.
Ve fark eder ki, aslında üstesinden geldiğini sandığı hiçbir şeyin üstesinden gelememiştir.

Başa döndüğünü sanır… Oysa orada da yanılmıştır. Çünkü “Acılarımın başladığı nokta” dediği yerden bir adım bile uzaklaşamamıştır.

Çok zaman kendime bakıp yüzümü incelerim aynada, hatta varsa eskiden bir resim elimde karşılaştırırım o anki halimi.
Kaşımı, gözümü saçlarımı burnumu, dudaklarımı...

“Zaman insanı değiştirir” derler ya hani… Koca bir yalan.
Zaman insanı değil, inancını değiştirir sadece.

Yaşama inancını, geleceğe olan umudunu, mutluluğu bulabileceğine dair beklentini değiştirir.
Bende de hep böyle oldu. Her aynaya baktığımda yıllar önceki beni gördüm.
Ama o yıllar önce inandığım, beklediğim, umut ettiğim hiçbir şeyi göremedim gözlerimde…


"Hatırlıyor musun, bir gün bana ‘Çok güzel gülüyorsun’ demiştin?
Ben de, ‘Gülüşüm güzelliğindendir,’ diye cevap vermiştim..."


Bazen diyorum ki, belki de benim de sakladığım intihar notlarını çıkarma vaktim gelmiştir.
Gözüm ara sıra şu önümde duran Lar*xyl kutusuna takılıyor.
Hani bir avuç alsam, öyle derin bir uykuya dalacağım ki...
Ama bir türlü yapamıyorum nedense.

Ölümden korktuğumdan değil, bedenimin çaresizce başka omuzlara yük olacağından korktuğumdan bu...
İnan.
Hani, kimsenin yaşamadığı bir dağ evinde olsam, kimseler olmasa, kimse bilmese…
Bir saniye bile düşünmem.
Çünkü bilirim, orada toprağa karışacağım, orada kalacağım ve kimselere yük olmayacağım.


"Hatırlıyor musun, bir gün bana ‘Çok güzel gülüyorsun’ demiştin?
Ben de, ‘Gülüşüm güzelliğindendir,’ diye cevap vermiştim..."


Şu son birkaç yıldır bir hastalık var bedenimde...
Ne sonumu getiriyor, ne de bana huzur veriyor.
Ama yavaş yavaş her şeye, herkese muhtaç ediyor beni.
Ne kadar zoruma gidiyor, bir bilsen...

Sırf bu yüzden bile içerdim o bir avuç hapı, eğer bedenimin başka omuzlara muhtaç olmayacağını bilsem.
Yorgunum.
“Yoruldum, tükendim” demek bile öyle ağrıma gidiyor ki…
Artık sadece susuyorum böyle zamanlarda.

İçimdeki çığlıkları bastırmak için bazı geceler karanlıkta, tek başıma oturuyorum.
Dizlerimi kendime çekip başımı kollarımın arasına gömüyorum.
Kimi zaman sessizce, kimi zaman sessizliğimi bozan hıçkırıklarımla...


"Hatırlıyor musun, bir gün bana ‘Çok güzel gülüyorsun’ demiştin?
Ben de, ‘Gülüşüm güzelliğindendir,’ diye cevap vermiştim..."


Yazımın en başında da söyledim ya, nasıl başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilmiyorum…
Ben unutmak istiyorum.
Acılarımı, yaralarımı, bitmeyen sancılarımı, uykusuz sabahlarımı, başımı yastığa gömüp çocuk gibi ağladığım geceleri unutmak istiyorum...

Sana söylemiş miydim hiç?
"Unutmak" kelimesinin nereden geldiğini?
Çok sevdiğim bir dizide duymuştum ben de...

Unutmak, "un"dan gelirmiş.
Evet evet, düşündüğün o kek, börek, çörek yaptığımız undan…
Birini ya da bir şeyi unutmak için onu un ufak etmek gerekirmiş.
Kaşını, gözünü, dudaklarını, gülüşünü, hatıralarını…
Hepsini un ufak etmek gerekirmiş.

Ancak böyle unutabilirmiş insan.
Hatta bir zaman gelirmiş; öyle bir unuturmuşsun ki, neyi unuttuğunu bile unuturmuşsun...

Ben unutmak istiyorum.
Un ufak etmek istiyorum...
Ama beceremiyorum.Öyle beceriksizim ki…
Her defasında elime yüzüme bulaştırıyorum bu işi,
Ve kahrolup en başa dönüyorum yine.

Tıpkı kendi acılarından kaçtığını sanan insanlar gibi…
Ben de bir adım öteye gidemediğimi biliyorum.


"Hatırlıyor musun, bir gün bana ‘Çok güzel ölüyorsun’ demiştin?
‘Ölüşüm, özlediğimdendir...’ diye cevap verememiştim..."

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

ɮʊʀǟӄ Beni bende yaşaman lazım, dilediğin zaman gidersin. Ama adım gibi biliyorum! Bir tanısan çok seversin...