Zamansız Mektuplar III (Burak ÜNALAN)

Ekim 24, 2025 - 14:08
Ekim 24, 2025 - 14:10
 25  854
Zamansız Mektuplar III (Burak ÜNALAN)

İnsan kalbinde olanı, herkes uyuduğunda uyandırırmış…

Ne kötü, değil mi?
İnsanın sende boğulup kendi içinde ölmesi…
Suya düştüğün için değil, sudan çıkamadığın için boğulursun…


Sana yazdım.
Yazmayacaktım...
Yazmamak için elli tane sebep saydım,
ama sebepleri saydıkça fark ettim;
ne kadar çok yazmak istediğimi...


Sevdim...
Hem de anlatamayacağım kadar çok.
Senden bile çok…
Ve bu eylem sen dışında her şeyden nefret etmemi gerektiriyorsa,
senden başka herkesten vazgeçmemi gerektiriyorsa,
inan ben bu dünyaya sırtımı dönüp sana uyurdum…


Sen bilmezsin...
Belki farkında değildir beni kırdığının.” diyerek,
içimi sana karşı hep sıcak tutabilmek için
aklımı kaç kere yok saydığımı...
Bilemezsin...


O kadar çok yordum ki yüreğimi seni severken...
Bulunduğum yerden kalkıp gitmeye mecalim bile kalmadı, inan.
İnsanlara duvarlar ördüm
ve kimsenin gelip beni buradan çekip kurtarmasını beklemiyorum.
Belki de istemiyorum...
Senin yüzünden… ama senin ruhun duymuyor.
Ve daha acısı;
sen başkasını hayatına alıp bizi feda edebiliyorsun, onu sevebiliyorsun.
Ben senin hatıralarından kurtulmaya çalıştıkça,
elimde sadece ikimizin bulunduğu birkaç kare
ve birkaç hayal kalıyor...


Adının yazılı olduğu yerler var, bilmediğin...
Bir yere gitmek isteseydim eğer, o ilk güne gitmeyi isterdim;
seni tanıdığım ilk güne...
Bana Sensin.” dediğin o güzel yaz gününe.
Sana yeniden inanır mıyım, bilmiyorum.
Ama sen beni bir şekilde yine kırarsın, bunu biliyorum...
Zaten insanı en çok ailesi yıpratır;
bir de ikinci ailesi diye kalbine aldığı insan...
Annemdin, babamdın, kardeşimdin, sevdiğimdin...
Kimsesizliğime kimseydin...
Ailemdin! Yetmez miydi?...


Az olmadı...
Nice mevsimler geçti, sanki asırlara yaklaştık...
Yıllar benden geçse de, sen benden geçmezsin.
Takvimlerin günlerden vazgeçmediği gibi...


Oysa hâlâ sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki...
Artık sadece susmakla yetiniyorum.
Bitmiş değil de, bitirilmiş gibi hissetmek benimkisi…
Öyle sevdim ki seni, dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim.
Gerçekten evleniriz gibi geldi bana...
Hayal dünyamda kurduğum o mutlu aile tablosunda hep sen oldun.
Bunun için özür dilerim...


Benim sana olan tutkum;
dünyada inanılmaz şeyler olurken gözlerimi senden ayırmadığımdır.
Sen bakmazken bile,
bana senden başkasına bakmayıp yalnız sana baktığımdır...


Gerçekten soruyorum şimdi sana…
Var mıymış gönlümü bin parçaya böldüğünün bir sebebi?
Bu öyle bir acı ki, nasıl anlatsam bilemedim...
Derdine derman olması gereken insanın sana dert olması,
yuvan bildiğin evin başına yıkılması gibi...


Ne diyeyim ki...
Ben buraya milyonlarca kelime yazsam da bir şey değişmeyecek.
Şu üç günlük dünyada her şeye vakit buldun da,
bir bana asla gitmemek üzere gelmeye vakit bulamadın.
Ben senin hayatında bir kez olsun “Önce sen” olamadım.
Acını paylaşacağın, derdini anlatacağın biri olamadım.
Olsun, canın sağ olsun...


Bir insan kızgın ya da kırgın olduğunda şefkat görmek ister.
Karşısında telaşlanan, mahcup olan bir insan görmek,
çaba görmek ister.
Bunlar talep edilmez;
böyle şeyler zaten içten gelir.
Bu gerçek aklıma gelince inan,
tüm sana dair sorularımın cevaplarını alıyorum ben...


Sevgi emeksiz olmaz ki...
Sana her defasında Umudunu kaybetme, bizi kaybetme.” dememe hiç mi inanmadın ki
beni böyle bir ateşe attın?
Bazen bitti dediğin anda başlar her şey.
Çabalamadan varamazsın;
çiçeğe su vermezsen açar mı?


Yani demem o ki,
bir insanın kahrını çekmek de,
bir insanı kusurlarıyla sevmek de sevdaya dâhil...
Sevince güzelleşir her şey ve sevgiyle filiz verir...

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

ɮʊʀǟӄ >>> T.T.O.R.H.S.S <<<